A İçkale Müze Kompleksi (Saint George Kilisesi, Müzeler, Amida Höyüğü)

Surların kuzeydoğu köşesinde yer alan İçkale’de yerleşme, bölgenin ilk yerleşik halkı olan Hurri-Mitanniler (M.Ö 3700-3500) dönemine kadar inmektedir. İçkale, şehir surlarının Romalılar tarafından yapılmasıyla özel bir önem kazanmış ve her devirde yönetim merkezi olmuştur. İçkale’de yer alan höyük  arkeoloji literatüründe Amida Höyük olarak geçer; tarihi M.Ö. 6000 yılına kadar iner, kentin ilk kurulduğu noktadır.

İçkale’deki Artuklu Kervansarayı uzun bir dönem hapishane olarak kullanılmış ve  birçok dengbêjin klamına konu olmuştur. Burada bulunan diğer tarihî mekânlar ise  2005 yılına kadar Jandarma Askeri Birliği ve Adliye binası olarak kullanılmıştır. Günümüzde bu yapılar müze sergi alanları, Müze idare binası, Valilik Çalışma Ofisi ve Konservasyon Bölge müdürlüğü ile müze deposu olarak kullanılmaktadır

B Hasan Paşa Hanı

Gazi Caddesi’nin üstünde, Ulu Cami’nin karşısındadır. Diyarbakır’ın günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış en büyük ikinci hanıdır. 1572-1575 yılları arasında, Vezir-î Azam  Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Bodrum katıyla birlikte, üç katlı ve avluludur. Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra beşik tonozlu kısımdan avluya çıkılmaktadır. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bezemesiz bir şadırvan bulunmaktadır. Bazı revakların üzeri beşik tonozlar ile örülmüştür. Yapının mimarisinde bir sıra bazalt taş, bir sıra kalker taş kullanılması, hanı olduğundan daha uzun göstermektedir. Bu hanın batı ve güney kapılarında tarihi iki yazıt bulunmaktadır.

Hanın bodrum katı gelen kervanların hayvanları için ahır olarak kullanılmıştır. 1613 yılında Diyarbakır’a gelen Polonyalı gezgin Simeon, handan; “500 beygiri rahat barındıracak, üç katlı kâgir, şadırvanlı ve pek çok odalı bir yapı” olarak bahsetmiştir.

C Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi

Cami-i Kebir Mahallesi’nde yer alan müzeye, ahşap bir kapıdan ve dar bir koridordan geçilerek girilir. Ünlü Şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın 1910 yılında doğduğu bu ev, Diyarbakır sivil mimarisinin en iyi örneklerinden birisidir. 1937 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak onarılmış, 1973 yılında Cahit Sıtkı Tarancı anısına müze olarak hizmete açılmıştır. Şairin şahsi eşyaları, el yazısı ile yazılmış mektupları, aile fotoğrafları, kitapları ile birlikte 18. ve 19. Yüzyıl Diyarbakır yöresine ait  etnografik eserler sergilenmektedir.

Yapı haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde inşa edilmiştir. Mevsim şartları göz önünde tutularak, güneye bakan taraf yazlık, kuzeye bakan taraf kışlık, doğuya bakan taraf ilkbahar ve batıya bakan taraf sonbaharlık olarak planlanmış ve odalar mevsimlere göre kullanılmıştır. Yapının tamamı 14 oda, avluya açılan bir mutfak, kiler ve tuvaletten oluşmaktadır.

D Ahmet Arif Müze ve Kütüphanesi

Yaklaşık 120 yıllık bir konak, kütüphane olarak düzenlenerek 2011 yılı itibariyle Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak hizmete girmiştir. Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde Şair Ahmed Arif’in kişisel eşyaları, el yazısıyla yazdığı şiirleri ve Güneydoğu’da yetişmiş birçok şairin fotoğrafları ve kişisel eşyaları sergilenmektedir. Bölgedeki 11 ile ait edebiyat eserlerinin toplandığı kütüphanede Diyarbakır tarihine ilişkin eserler de bulunmaktadır.

E Ulucami

Gazi Caddesi’nde Hasan Paşa Hanı’nın karşısında yer almaktadır. Anadolu’nun  ilk camisi, İslam âleminin beşinci Harem-i Şerif’i olarak kabul edilir. İlkin Pagan dönemine ait bir tapınak iken, daha sonra Mar Toma adıyla kilise olarak kullanılmış, kentin 639 yılından sonra Müslümanların egemenliğine geçmesiyle birlikte  Cami-i Kebir adıyla camiye dönüştürülmüştür.

Ulu Cami tarihin bütün dönemlerinde önemini korumuş, bugün de Diyarbakır’ın en önemli camisi ve ziyaretgâhı durumundadır. Cami, yangınlar sonucu meydana gelen tahribat ve yıkımlardan dolayı birçok kez onarımdan geçirilmiş, en kapsamlı onarım ise 1091 yılında Selçuklular döneminde yapılmıştır. Daha sonra Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, Artuklular döneminde Melik Salih, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan, Osmanlı Padişahı IV. Mehmed tarafından ve  son olarak 1975-1977 tarihlerinde kapsamlı bir onarımdan geçirilmiştir. Cami külliyesi, bütün bu dönemlerin izlerini taşır. Caminin dört ayrı cephesi İslam’ın dört ana mezhebine ayrılmıştır. Günümüzde de Hanefi ve Şafiiler iki ayrı mekânda ibadetlerini sürdürmektedirler. Caminin şu an Hanefiler bölümü olarak kullanılan bölümü, kiliseden camiye dönüştürülen esas bölümüdür. Mimari açıdan Şam’da bulunan Emeviye Camisi’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanır. Yakın zamanda esaslı restorasyonu tamamlanan yapı aynı işlevi ile kullanılmaktadır.

F Çarşi-ya Şewiti

Balıkçılarbaşı ile Ulu Cami arasında bulunan çarşı, Diyarbakırlıların uğrak yerlerinden biridir. Çarşıda bölgeye özgü elbiseler, antika eşya, baharat, el yapımı bakır eşya, geleneksel düğünler için kına ve aksesuarlar, tütün, puşî vb. yöresel ürünleri bulmak mümkündür. Sipahi Pazarı olarak da bilinen çarşı, farklı zamanlarda çıkan çok sayıda yangın nedeniyle, halk arasında “Çarşiya Şewitî” diye de adlandırılmıştır. Yapım tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Günümüzde işlev değiştiren çarşı, eskiden Buğday Pazarı olarak kullanılmıştır.

G ŞeyhMutahhar Camii ve Dört Ayaklı Minare

1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami, Şeyh Mutahhar adlı bir kişinin mezarının bulunduğu alana inşa edildiği için Şeyh Matar Camii de denir.

Şeyh Mutahhar Camisi’nin en önemli özelliği kuşkusuz minaresidir. Dört Ayaklı Minare Anadolu’da dört sütun üzerine oturtulmuş tek örnektir. Dört ayağı ile İslam’ın dört mezhebi temsil edilirken, üzerinde yükselen minare de İslam dinini temsil etmektedir. Minare caminin kuzeydoğu tarafındadır ve bugün yol ortasında yer almaktadır. Minare günümüzde Balıkçılarbaşı semtine giden herkesin bildiği bir tarif noktasıdır.

H Dengbej Evi

Ziya Gökalp Mahallesi, Kılıççı Sokak’ta yer alır. Mimarlar Odası tarafından restore edilen yapı 2007 yılından beri Dengbêj Evi olarak faaliyet göstermektedir. Yapı tarihi bir Diyarbakır evidir. Evin iki geniş odası ve büyük bir avlusu bulunmaktadır.  Dengbêj Evi Diyarbakır’ı ziyaret eden konukların, bir taraftan çay içerken diğer taraftan dengbêjlerin klamlarını dinleyebilecekleri ideal bir mekândır.

Ayrıca Dengbêj Evi’ne gelen ziyaretçilere kent tarihi, kültürü ve dengbej geleneği hakkında bilgi veren Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı üç  turizm bürosundan biri de burada yer almaktadır.

I Behram Paşa Cami

Mimar Sinan’ın çıraklık dönemi yapıları arasında sayılan Behram Paşa Camisi 1564 -1572 yılları arasında Diyarbakır Valisi Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ziya Gökalp Mahallesi’nde, Dengbêj Evi’nin  hemen yanındadır. Osmanlı döneminde yapılan en görkemli camilerden biridir. Özellikle mukarnaslı girişi,  çilehanesi ve caminin çift revaklı yapısı dikkat çekicidir.

Cami  tek kubbeli olup, etrafı kemerli nişlerle çevrilidir. Nişlerin içinde birer pencere yer almaktadır. Pencerelerin demir parmaklıkları ve dövme lokmaları oldukça özenlidir.

Caminin mihrabı ve minberi mermer girişlidir, mihrap dahil caminin duvarları belli bir seviyeye kadar mavi İznik çinileri ile süslenmiştir.

J Cemil Paşa Konağı

Ali Paşa Mahallesi, Köylü Sokak’ta bulunan konak, Diyarbakır’ın en güzel sivil mimari örneklerinden biridir. Osmanlı valisi Ahmet Cemil Paşa tarafından 1888-1902 yılları arasında yaptırılmıştır.

Haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan Cemil Paşa Konağı’nda, bütün Diyarbakır evlerinde olduğu gibi mekânlar geniş avlu etrafında dizilidir. Diyarbakır evlerinin yapı karakteristiği gibi bu konakta da kesme bazalt taş ve  yapıya görsel hareketlilik kazandırmak amacıyla kireçtaşı kullanılmıştır. Yapının iki tane girişi vardır; ana giriş Köylü Sokak’tadır.

Haremlik ve selamlığın ortasında mabeyn bölümü vardır. Geniş havuzlu bahçesi, ahırı, misafirhanesi ve diğer bölümleriyle küçük bir saray niteliğinde olan konak, taş işçiliğinin en güzel örneklerden biridir.

Haremlik kısmının kuzey tarafı kışlık, güney tarafı yazlık; doğu ve batı kısımları da mevsimlik  olarak kullanılmıştır. Selamlık kısmında ahırlar, hizmetli odaları, kabul odaları, kahve odaları, mabeyn odası, dikdörtgen bir çerçeveye sahip elips bir havuz vardır.

Diyarbakır’daki en görkemli ve en büyük konak yapısı olan Cemil Paşa Konağı, tarihi ve turistik açıdan görülmesi gereken nadide bir yapıdır. Konağın restorasyon çalışmaları, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılmış ve Kent Müzesi olarak işlevlendirilerek ziyarete açılmıştır.

K Mardin Kapı Turizm Bürosu ve Diyarbakır Suriçi Maketi

 

L Kervansaray

Hüsrev Paşa Hanı (Deliller Hanı)

Gazi Caddesi üzerinde, Mardinkapı’da yer alan han, günümüze kadar gelebilmeyi başarmış Diyarbakır’daki en büyük handır. Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından, Hicaz’a ve İpek Yolu üzerindeki Suriye, İran ve Hindistan’a gidecek olan ticaret kervanlarına hizmet etmek için yaptırılmıştır. Hanın yapımına 1521 yılında başlanmış, 1527’de tamamlanmıştır. Bu hana, hacca giden kervanlara rehberlik eden delillerin (rehber) burada konaklamasından dolayı Deliller Hanı da denmektedir.

Siyah bazalt, beyaz kalker, moloz taş ve tuğla kullanılarak, iki kat şeklinde inşa edilmiştir. Geniş avlusunda bir şadırvan yer almaktadır. Konaklama amaçlı odalar ve ahırlar avlunun etrafında dizilmiştir. Doğu-batı yönünde uzanan kemerlerin aralarındaki nefler, boydan boya beşik tonozlarla örtülmüştür. Giriş kısmında ve karşısında yer alan merdivenlerle üst kata bağlantı sağlanmaktadır. İkinci katta ise kalın ayaklara dayanan revaklar ve bu revakların ardında derin, küçük kapılı han odaları yer almaktadır.

Değişik dönemlerde çok sayıda restorasyon geçiren han, günümüzde butik otel olarak kullanılmaktadır.

 

M Keçi Burcu

Burç Mardinkapı semtinde yer alır. Güneş tapınağı üzerinde kurulmuş olan bu burcun kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, üzerinde yer alan kitabeden Mervaniler tarafından onarıldığını öğrenmekteyiz. Hevsel Bahçeleri’nin, tarihi Ongözlü Köprü’nün, Dicle Nehri’nin, Kırklar Dağı’nın, Seman Köşkü’nün (Gazi Köşkü) ve Sur İçi’nin panoramik açıdan izlenebileceği en muhteşem noktalardan biridir. Keçi Burcu Diyarbakır Surları üzerindeki en eski ve en büyük burçtur. Burcun içinde ön kemerinin taşı üzerinde bulunan kuş figürü dikkat çekmektedir. İçinde geçmişte zindan olarak kullanılan bir bölüm vardır. Burç 2004 yılında Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından restore edilmiş, halen sergi alanı ve resepsiyon salonu olarak kullanılmaktadır.

N On Gözlü Köprü

On Gözlü Köprü, Dicle Nehri’nin üstünde, Mardinkapı’nın 3 km aşağısında, eski Mardin yolu üzerindedir. Kırklar Dağı’nın eteğinde yer  alan köprü; On Gözlü Köprü, Dicle Köprüsü ve Silvan Köprüsü olarak da bilinir.

Bazı kaynaklarda köprünün 515 yılında 1. Anastasias döneminde yapıldığı, 742-743 tarihlerinde Emevi Halifesi Hişam’ın yıkılmış köprüyü onardığı belirtilmektedir. Fransız mimar ve arkeolog Albert Gabriel köprünün antik çağ eseri olduğunu ileri sürer. Köprünün güneybatı bölümünde ilk üç gözün arasında yer alan kitabeye göre, 1065-1067 yıllarında Mervaniler tarafından yapılmıştır. Köprünün mimarı, Sancaroğlu Ubeydoğlu Yusuf’tur.

Yapı bazalt taşlardan, düz bir şekilde inşa edilmiş ve 10 gözden oluşmuştur. Köprünün ortasındaki üç gözün üstü dar, batı tarafındaki beş gözün döşemesi ise daha geniştir. Köprünün uzunluğu 172 metredir. Batı kısmından başlayarak ilk beş gözü yaklaşık 10 metreyken beşinci gözden itibaren genişliği 4 metre azalarak 6 metre olmaktadır. Büyükşehir Belediyesi tarafından tarihî önemi nedeniyle trafiğe kapatılıp az ilerisinde yeni Mervani Köprüsü inşa edilmiştir.