A Ergani Merkezi
İlçe, Dicle Havzası’nda, Ergani Ovası kenarında, Zülküfil Dağı’nın güney eteklerine kurulmuştur. Tarihte, insanlığın yerleşik yaşama geçtiği ilk yerlerden biridir. İlçe; Akranya, Erkenin, Erkanikana, Yanari, Zülkarneyn, Arsania, Urhana, Aşat, Argan, Arganmaden gibi çeşitli adlarla anılmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde adı Osmani olarak değiştirilmiş daha sonra Ergani ismini almıştır.
B Çayönü Arkeolojik Yerleşimi
Ergani’ye bağlı Hilar yakınlarında bulunan ve Qotê Berçem olarak da bilinen bu höyük, insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Höyükte kazı çalışmaları; 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi’nin ortaklığıyla Halet Çambel’in başkanlığında başlamış ve 1991 yılına kadar sürdürülmüştür. Çayönü Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem ile Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’in yaşandığı ender höyüklerdendir. Kuzey Mezopotamya ve Anadolu’da ilk tarım faaliyetlerinin yapıldığı, hayvanların ilk kez evcilleştirildiği yerlerden biridir.
Gerek mimarisi gerekse değişik nitelikteki zengin buluntuları ile bütün kültür basamaklarının izlenebildiği, Neolitik Dönem içinde ilişki kurmuş olduğu, etkilendiği ve etkilediği bölgeleri en iyi yansıtan yerleşme olması açısından, anahtar yerleşme özelliğini taşımaktadır. M.Ö. 8750-5500 arasına tarihlendirilen yerleşimde altı yapı evresi görülmektedir. Izgara planlı, yuvarlak planlı, taş tabanlı, kanallı, dikdörtgen planlı ve hücre planlı yapıları oldukça ilginçtir. Bu yapılarıyla şehirciliğin temelleri atılmıştır.
Çayönü’nde yerleşim yeri içerisinde bulunan, kafataslı yapı olarak tanımlanan mekân, ölü gömme biçimleri hakkında önemli ipuçları vermektedir. Burada yaşayan halkın ilk gömü yöntemi, anne karnındaki gibi katlayıp, sağa yatırarak, yüzleri toprağa dönük gömmedir. M.Ö. 6500 yıllarına kadar intramural (ev içi gömü) gömü yöntemi kullanılırken, daha sonra ölüler için yerleşim yerinde farklı bir mekân yapılmıştır. Burada kırmızı aşı boyalı kafataslarına rastlandığından kafataslı yapı olarak adlandırılmıştır. Neolitik Dönem’i anlayabilmek için görülmesi gereken bir yerdir.
C Hilar Mağaraları
Hilar Mağaraları, ilçeden 6 km uzaklıktaki Hilar (Sesverenpınar) Köyü’nün sınırları içindedir. Kalkerin enine ve boyuna aşınmasıyla oluşan doğal coğrafik oluşumların, arkeolojik kalıntılarla gösterdiği uyum ve hemen kuzeyinde yer alan Çayönü Tepesi (M.Ö. 7500-6250) ile olan ilişkisi değerini daha da artırmaktadır. Hilar Mağaraları, M.S. 1. Yüzyıl ile 4. Yüzyıl arasında nekropol (mezarlık) alanı olarak kullanılmıştır. 14.-15. Yüzyıllarda ise kervan yolu üzerinde bulunan nekropol alanında açıkta bulunan mezar odaları genişletilmiş, bu odaların bir bölümü yatma yeri, bir bölümü ise mescit olarak kullanılmıştır.
Hilar Mağaralarındaki kaya mezarları dikdörtgen plana sahiptir. Mezar odaları içinde yarım ay formunda klineler (kanepe/sedir) bulunmaktadır. Bu klinelerin yanı sıra bazı mezar odalarında tekne mezar, bazılarında da kemik çukurları yer almaktadır. Bazı mezarlar üzerinde kabartmalar ve eski Süryanice yazılar bulunmaktadır. Ayrıca çevrede, eskiden şarap üretimi için kullanılan oyuklar da vardır.
Alanda mezar odalarının yanı sıra başka kültürel değerler de bulunmaktadır. Kırkayak (Çelpê) olarak bilinen sarnıçta, 1985 yılına kadar su bulunmaktaydı. Ancak yanlış kullanım ve tahribat nedeniyle bu sarnıç içindeki su kurumuştur.
D Zülküfil Dağı (Makam Dağı)
İlçeye 5 km uzaklıktadır. Zülkifl Peygamber’in mezarının Eğil’de olduğu, Zülküf Dağı’nda ise sadece makamının olduğu söylenir. Bu nedenle buraya “Makam” da denir. Zülküfil Dağı’nın üst yamacında Zülkifl Peygamber’e ait olduğuna inanılan bir türbe vardır. Türbe yıl boyunca ziyaret edilebilir. Ama bahar mevsimi ziyaret için en uygun zamandır. Özellikle cuma günleri bu türbeyi; çocuğu olmayan kadınlar, kısmeti açılmamış kızlar, işleri kötüye gidenler ziyaret ederler. Burayı ziyaret ettikten sonra çocuğu olanlar, doğan çocuk kız ise adını Zülfiye, erkek ise Zülküf koyarlar.
Makamın bir diğer özelliği de burada açan ve buraya özgü olan makam çiçeğidir. Bir rivayete göre; Zülkifl Peygamber’in terinin damladığı her yerde bu çiçek açmıştır.
E Meryem Ana Kilisesi
Surp Astvavadzin Ermeni Kilisesi
Meryem Ana Kilisesi, Zülküfil Dağı’ndadır. Kilise, ilçeye 5 km uzaklıktadır. Günümüzde yıkık olan Meryem Ana Kilisesi, Zülküfil Dağı’nın doğusundaki bir tepenin sarp kayalığında kurulmuştur. 1612 yılında Ergani’den geçen Seyyah Polonyalı Simeon Seyahatname’sinde kiliseden şöyle bahsetmiştir; “Şehrin en üst kısmında, Yüce Meryem Ana adını taşıyan kâgir ve kubbeli büyük bir kilise vardı. Mucize yaratan pek eski bir mâbet olduğu rivayet ediliyordu.”
F Çermik Sinagog yapısı (St. Kirakos Kilisesi olarak da kullanılmış)
Çermik, Diyarbakır’ın 86 km kuzeybatısındadır. Melike Belkıs Kaplıcaları, bağ ve bahçeleriyle tanınır. İlçe merkezindeki kaplıcalar yılın her ayı hizmet verir.
İlçe yemyeşildir; etrafında Medrap Suyu, Sinag Çayı, Ava Gûzê, Medya Çayı ve Sinan Suyu vardır.
Çermik ilçesinin en eski adı Aberna’dır. Ancak Ermenice “ılıca”, “kaplıca” anlamına gelen Çermug ismi günümüzde de kullanılmaktadır. Çermik bölgesi, tarih boyunca Harput ve Diyarbakır şehirlerine hâkim olan devletlerin idaresinde kalmıştır. 1883 yılında Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı Ergani Sancağı’nın bir kazası olmuştur.
Tamamı siyah ve beyaz bazalt taşlardan yapılan Sinagog’un hangi döneme ait olduğu bilinmemektedir. Günümüzde ev olarak kullanılan bu yapı tek bir bölümden oluşmaktadır. Yapının üzerinde, İbranice bir kitabe yer almaktadır. Dış cephesinde yan yana bulunan iki kemerli bölümden, sol taraftakinde orijinal su düzeneği mevcuttur. Sinagog’un içindeki odada nişler bulunmaktadır. İki sütunlu üç kemerli bölüm odayı ikiye ayırmaktadır.
G Kaplıcalar
Belkıs Kaplıcaları
Çermik Kaplıcası, dört mevsim hizmete açıktır, ancak tedavi amaçlı kullanımı genellikle Haziran-Eylül ayları arasında yoğunluk kazanmaktadır. Kaplıcada 21 günlük kürler tavsiye edilmektedir. Kaplıca suyu sodyumlu, bikarbonat, klor, sülfat, iyot, bromür, iyodür ve kükürtlüdür. Sıcaklığı 480C’dir, ph değeri 7.6’dır.
Kaplıcadan iltihaplı romatizmalar, nevrit, polinevrit, çocuk felci, kadın hastalıklarının kronik sendromları, üst solunum yolları enfeksiyonu tedavisinde çok iyi sonuçlar alındığı tıbbi araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır.
Kaplıca alanında, Dicle Üniversitesi’ne ait, bünyesinde fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerin bulunduğu “Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesi” bulunmaktadır. Kalp yetmezliği olan hastaların doktor tavsiyesi olmadan kaplıcaya girmesi risklidir.
Kaplıcalar iki bölümden meydana gelmiştir. Bugün Hamambaşı denen yer, Kudret Hamamı olarak isimlendirilmektedir. Bu bölüm, Ortaçağ’dan beri kullanılmaktadır. Çermik ilçe merkezindeki “Saray Hamamı” olarak adlandırılan yer ise 16. Yüzyıl’da burada yaşayan beyler tarafından yaptırılmıştır. Büyük Paşa ve Küçük Paşa denen tarihî hamamların yanında, beş ayrı yeni binada hizmet verilmektedir. Her bütçeye uygun barınma olanağının olduğu kaplıcaların çevresinde, konaklama amaçlı apart ve küçük birkaç tesis bulunmaktadır.
Büyük Paşa ve Küçük Paşa Hamamı’nda, erkeklere ve kadınlara mahsus toplam dört havuz bulunmaktadır.
Çermik’te her yıl haziran ayında “Melike Belkıs Şenlikleri” adıyla bir şenlik düzenlenmektedir.
H Haburman Köprüsü
Köprü, Sinag Çayı üzerinde, Haburman (Karakolan) Köyü yakınındadır. Üzerindeki kitabeye göre, 1179 yılında Artuklu Hükümdarı Necmüddin Alpi’nin kızı Zübeyde Hatun tarafından yaptırılmıştır. Üç gözlü, yontma beyaz taştan yapılan köprünün uzunluğu 108 m, genişliği 5,5 m, yüksekliği ise 11,20 metredir.
2010 yılında restore edilerek çevre düzenlemesi yapılmış ve araç trafiğine kapatılmıştır. Araç geçişleri için Haburman Köprüsü’nün 150 metre ilerisinde yeni bir betonarme köprü yapılmıştır.
I Gelincik Dağı
Çermik’in 4 km kuzeybatısında Çüngüş yolu üzerindedir. Kalker yapılı kayaçlardan oluşan dağın, su ve rüzgârın aşındırma etkisiyle oluşmuş, peribacalarını andıran bir görüntüsü vardır. “Çiyayê Bûkê” isminin verilmesinin nedeni, uzaktan insan dizisini andırmasıdır. Rivayet odur ki; berdel yapılan iki gelin karşılaşınca, aralarındaki anlaşmazlıktan dolayı birbirlerine beddua ederler. Beddua sonucu iki gelin alayı taşa dönüşür. O günden beri iki kişi berdel edilince uğursuzluk getirir diye “aynı yoldan” götürülmezler.
J Sinek Çayı Hattı
Sinag Çayı Kaya Mağaraları Kabartmaları
Çermik ilçesinin yaklaşık 7 km kuzeybatısındadır. Bir kanyon içinde yer alan bu kabartmalara zorlu bir yürüyüşten sonra ulaşılmaktadır. Doğal bir kayanın yüzeyinin düzeltilmesi ile oluşturulan platforma bir av sahnesi çizilmiştir. Prof. Dr. Oktay Belli tarafından Paleolitik döneme tarihlenen bu doğal ve arkeolojik yer, görülmesi gereken önemli bir yerdir. Anadolu’da ilk avcılığın burada yapıldığı ve Anadolu’nun bilinen en eski resimleri olduğu belirtilmektedir.
Sinag Köprüsü
Çermik ilçesi Sinag Çayı üzerinde şu anda büyük bölümü yıkılmış olan köprünün yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mimari özellikleri açısından 12. Yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Köprü iki gözlü, 18 metre uzunluğundadır. En büyük sivri kemerinin açıklığı 7,5 metredir. Kesme taştan yapılmıştır; ancak kaplamaları döküldüğünden, moloz taş örgüsü ortaya çıkmıştır. Kemerlerin arasındaki ayağın önünde yuvarlak bir selyaran bulunmaktadır.
Tamamen yıkılan köprünün 50 metre yakınında yeni bir köprü yapılmıştır.